OKTAN ERDİKMEN - Son dönemde AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya ve Hollanda başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerini düşman ilan ettiler. Türkiye’deki seçmenlere, ‘Bakın yedi cihan bize karşı’ mesajı vermek üzere uygulanan bu politikalar, Avrupa’da yaşayan 5,6 milyon Türkiye kökenli vatandaşı çok zor durumda bıraktı. 

Birçok Türk vatandaşı, Türkiye’de mal varlığı ve banka hesabında birikimi olmasına rağmen yaşadığı Avrupa ülkesinde sosyal yardım alıyor. AKP ile yaşanan gerginlik sonrası, sosyal yardım kurumları, bu kişilerin tespit edilebilmesi için daha fazla çaba göstermeye başladılar.

Sadece sosyal yardım alanlar değil, gizli çifte vatandaşlar da tespit ediliyor. Avusturya’da geçtiğimiz yıl sadece 6 kişi, Avusturya vatandaşlığını bırakıp Türk vatandaşı olmak üzere başvurdu. Geri kalanlar konsolosluklara koşarak, gizlice geri aldıkları Türk vatandaşlıklarını iptal ettirmek istediler. İçlerinden biri işlemlerde geç kalınca, her iki vatandaşlığını da kaybetti. 

Son olarak, Belçika’nın Anvers Belediyesi’ne bağlı sosyal yardım kurumu, bir Türk vatandaşından e-devlet şifresini istedi. Türkiye gazetesinden Halil Uygun'un gündeme taşıdığı bu olay tesadüf değil. Çünkü bir süre önce, Belçika maliye bakanı, Türklerin Türkiye’deki malvarlıklarını açıklamalarını gündeme getirmişti.

Anvers Başkonsolosluğu ise vatandaşlara e-devlet şifrelerini vermemeleri çağrısı yaptı. Ancak sosyal yardım kurumları, 'Şifre gelmezse yardımı keseriz' tehdidinde bulunurlarsa, herkes götürüp mecburen şifresini verecek. Kimin nesi var, nesi yoksa ortaya çıkacak. Hatta Belçika’nın bu işi, özel araştırma bürolarıyla anlaşarak daha da derine götürmesi söz konusu.

Türkiye’de malvarlığı çıkarsa ne olur?

Bir kişinin Türkiye’de gizli malvarlığı olduğu tespit edilirse, yaşadığı Avrupa ülkesinde sosyal yardımı kesilir ve geriye dönük haksız yere ödenen sosyal yardım da geri istenebilir.

Geçtiğimiz yıl, AGİT çerçevesinde kara para transferinin engellenmesi amacıyla bir anlaşma imzalanmıştı. Otomatik Bilgi Transferi Sözleşmesi, Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde sosyal yardım alan ancak Türkiye’de de malvarlığı bulunan bazı Türkler arasında telaşa neden oldu. Bunun üzerine AKP İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu bir açıklama yayımlayarak, otomatik bilgi paylaşımında, yurt dışındaki Türklerin 'hassasiyetlerinin' dikkate alındığını belirtti. 

Milletvekili şöyle diyor: “Bilgi paylaşımında vatandaşlarımızın menfaati esas alınacak, özellikle menfaatlerine aykırı bir paylaşım söz konusu olmayacak. Gayrimenkul vb. konularda her hangibir bildirim söz konusu olmayacak. Aynı şekilde emeklilik fonları, emeklilik ya da emekli maaşı hesapları ve emeklilik dışı tasarruf hesapları da kapsam dışında”.

Bu şu anlama geliyor: Bulunduğunuz ülkede sosyal yardım alıp, Türkiye’de mal mülk sahibi olduysanız korkmayın. Aynen devam edin. Biz, sizi ele vermeyeceğiz.

Birtakım Türk kökenlilerin, ne yazık ki, hem Avrupa’da kaçak olarak veya düşük ücretle çalışıyor gösterilerek çalışıp, sosyal yardım sistemine göre alınması gereken parayı da üste ek olarak almak, yıllar içerisinde Türkiye’de taşınmaz ve nakit para sahibi olmak ve bunları gizlemek gibi yollara tenezzül ettiklerini üzülerek görüyoruz. 

Bunu yapanların önemli bir kısmı da, din, iman kelimelerini dilinden düşürmeyen insanlar. Beş vakit namaz kılan ancak maaşını düşük gösterip Alman devletini dolandıran birine, bunun İslami açıdan doğru olup olmadığını sormuştum. O da bana, bu konuda hocayla görüştüğünü, hocanın kendisine yurt dışında yaşadığını ifade ettiğini, bu çerçevede gayrimüslimleri dolandırmanın dinen bir sakıncası olmadığını düşündüğünü söylemişti.

Galiba insan, inanmak istediği bir şeye inanmanın, bir şekilde yolunu bulabiliyor. Elbette bu konuda ‘gayrimüslimleri dolandırmak serbest’ diyen hocalarla, vatandaşları Türkiye’deki malvarlıklarını gizleyerek, yurt dışında sosyal yardım almaya teşvik eden milletvekilleri ve deveyi hamuduyla götüren bakanlar da etkili oluyordur. 

Kendisine karşı savaşan putperestlerin bile emanetlerini iade eden bir Peygamberin ümmetinin geldiği bu durum, maalesef ahlaken acınacak hale düştüğümüzün en önemli göstergelerinden biri...

Oktan Erdikmen'in diğer yazılarını okumak için lütfen tıklayınız