AKP’lilere laf anlatmak neden zor?

AKP’lilere laf anlatmak neden zor?

Yılda 57,5 milyar faiz ödeyen, dış borcu 3,5 katına çıkaran, 24 milyon insanı icraya düşüren bir hükümeti “Yol yaptılar, büyük resmi görelim” diye savunan insanlar var. Peki onları ikna etmek neden bu kadar zor?

OKTAN ERDİKMEN - AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında dış borcumuz 130 milyar dolardı. Şimdi 432 milyar dolar. Bireylerin banka borcu, 6,5 milyar liradan, 428 milyara çıktı. Kredi kartını ödeyemeyenlerin sayısı 277 bindi, 2 milyon 770 bin oldu. İcradaki dosyalar 10 milyondan, 24 milyona fırladı. 

Türkiye bu sene 57,5 milyar lira faiz ödeyecek.

Buna rağmen, herhangi bir AKP’liyle konuşursanız, size IMF’ye olan borcun ödendiğini ve bu yüzden faiz lobisinin algı operasyonu yaparak büyük resmi gizlediğini anlatır.

IMF’ye ödenen borç 28 milyar dolar. Ancak aynı dönemde dış borç 302 milyar dolar arttı. 

Devrim otomobili 129 günde imal edilmişti.15 senedir her ay yerli otomobil yapılıyor, yerli uçak uçuruluyor. Çok sıkışılırsa petrol bulunuyor. O da olmazsa emekliye müjde üstüne müjde veriliyor.

Peki ekonomiyi bu kadar kötü yöneten, üstüne üstlük yolsuzluklarla birlikte anılan, lideri bin odalı sarayda yaşayıp, 4 milyonluk Alman arabalarına binen ve o arabadan indikten 5 dakika sonra  Almanları terörü desteklemekle suçlayan bir siyasi parti, nasıl oluyor da bu kadar uzun süredir iktidarda kalabiliyor?

Bizim camianın bu soruya verdiği yanıt, genellikle ya seçimlerde hile yapıldığı, ya insanların çok cahil olduğu ya da oylarını bir paket makarnaya sattığı şeklindedir. 

Oysa AKP’lilerin psikolojisini anlamaya çalışırsak daha sağlıklı sonuçlara ulaşabiliriz. 

Kendilerinden daha iyi yaşayan elitlere haddini bildirmek isteyen bu kitle üzerinde etki yaratmak isteyen kişinin, mantıklı olmasına gerek yok. Bu kişi, vermek istediği mesajı güçlü imgeler yaratarak, onlar aracılığıyla iletmeli, aynı şeyi sürekli tekrarlamalı ve abartıya kaçmalı. 

Bu durumda mantık, sloganlarla başa çıkamaz. Kitlelerin gerçeği öğrenmeye niyetleri de yoktur. Kitle, yanılsamalar olmadan yapamaz ve gerçek dışı olanları, gerçeklere tercih eder.

Böylece kişi, kendi narsistliğini dolaylı yoldan tatmin etmiş olur. Yani bu nesne veya lider, ideal egonun yerine geçer.

Nasıl bir insan, kendi açıklarını görmede cömert davranmaz ve kendisine getirilen eleştirileri çoğu zaman bir düşmanlık, kıskançlık belirtisi olarak algılarsa; kitle de, egolarını aktardıkları lidere getirilen eleştirileri bu şekilde algılıyor.

Böyle durumlarda, eleştiri yapanlara “vatan haini, Alman ajanı” gibi suçlamalar yöneltilmesi gerekiyor. 

Aksi durumda, karşı tarafın haklı olduğu ortaya çıkacak. Tartışmaya hiç girilmemesi için, ‘Ver mehteri’ retoriğinin güçlü bir şekilde savunulması lazım.

Özetle, AKP’liler ekonominin ne kadar kötü olduğunu, bu hükümetin düne kadar PKK ve FETÖ ile iş birliği yaptığını, yetkililerin sürekli yalan söylediklerini, bir gün dediklerini ertesi gün inkar ettiklerini, halk yoksulluk çekerken yöneticilerin lüks ve şatafat içerisinde yaşadıklarını, yolsuzluk kayıtlarının doğru olduğunu herkesten daha iyi biliyorlar. Ancak kendilerini tam tersine inandırmak istiyorlar.

Bu durumda devreye sloganlar giriyor: Algı operasyonu, büyük resim, dünya lideri, faiz lobisi…

Bu nedenle ne anlatırsanız anlatın, onları kolay kolay ikna edemezsiniz.

Peki son dönemde AKP’nin oyları neden düşüyor?

Birinci neden, ekonomik krizin artık vatandaşın sofrasına doğrudan misafir olması ve oligarşiyi yıkmak üzere iktidara gelenlerin, halk yoksul kalmaya devam ederken, kendi oligarşilerini kurup, kendi saraylarını inşa etmesi.

İkincisi ise muhalefetin hem ‘hak, hukuk, adalet’ gibi karşı sloganlar üretmesi, hem de Erdoğan’ın hayal bile edemeyeceği kadar güçlü ve birleştirici bir sembolün etrafında bir araya gelmesi. 

AKP’nin son dönemdeki Atatürk ‘sevgisinin’ temel sebebi de bu.

 

NOT: Kitle psikolojisiyle ilgili bilgileri, Sigmund Freud'un 'The Future of an Illusion' adlı kitabından derledim.

Oktan Erdikmen'in ARTI49'daki diğer yazılarını okumak için lütfen tıklayınız.

HABERE YORUM KAT
2 Yorum