3 kişilik terör örgütü olur mu?

3 kişilik terör örgütü olur mu?

NSU davasında istihbarat bazı belgelere neden 120 yıl gizlilik kararı verdi? Cinayet mahallinde ajanın ne işi vardı? Dinleme kasetleri neden imha edildi? Şahitlerin şüpheli ölümleri neden araştırılmadı?

OKTAN ERDİKMEN - Almanya’da İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en uzun mahkeme süreçlerinden biri sona erdi.

8’i Türk 10 kişiyi öldüren aşırı sağcı ırkçı NSU terör hücresinin geriye kalan tek üyesi Beate Zschaepe, üst sınırdan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Bu, Beate’nin destekçi değil, ana fail kabul edilmesi açısından önemliydi. 

Diğer 2 tetikçi zaten intihar etmiş ya da öldürülmüştü. 

Yardım ve yataklıktan yargılananlara da başsavcılığın istediği kadar olmasa da hapis cezaları verildi. 

Peki adalet yerini buldu mu? Hayır.

Dava sürecinde, istihbaratın cinayetlerdeki rolünün üzeri örtüldü. Terör şebekesiyle bağlantılı olan kamu görevlileri hala bizim vergilerimizle maaş almaya devam ediyorlar. 

Halit Yozgat, Kassel’de işlettiği internet kafede öldürülürken, olay yerinde bir istihbarat görevlisi vardı. Cinayetin ardından ifade vermeden kaçtı. Orada olduğu ortaya çıkınca, “tesadüfen” açıklamasını yaptı. Ses kayıtlarında, başka bir üst düzey görevlinin “Bir şey olacağını biliyorsanız, oraya gitmeyin demedim mi?” dediği ortaya çıktı. 

2011 Aralık ayında, teröristlere karşı kullanılabilecek deliller, muhbirlerle ilgili kayıtlar birden yok oldu. Dinleme kasetleri de imha edildi. 

Hessen eyaletinde istihbarat servisinin Halit Yozgat cinayetine ilişkin raporu için 120 yıl gizlilik kararı alındı.

Dava sürecinde birden fazla şahit, şüpheli şekilde ölü bulundu. Araştırma Komisyonu Başkanı Edathy, bilgisayarında uygunsuz çocuk görüntüleri ele geçirildiği için istifa etti.

Alman medyası bu cinayetlerin ardından “Türk mafyası, Kürt mafyası, uyuşturucu, kara para, haraç, organize suç” demişti.

“Döner cinayetleri” manşetleri atmıştı.

Der Spiegel “Türklerin içine sızması çok güç olan paralel dünyasının katillere ulaşmayı zorlaştırdığını” yazmıştı.

Cinayetlerin ırkçılık temelinde işlendiğinin anlaşılmasının ardından, mağdurların ailelerine 10’ar bin avro tazminat ödenmek istendi. 

Parayı kabul edenlerden sosyal yardım alanların, sosyal yardımları kesildi.

Basının, polisin, istihbaratın soruşturma ve dava sürecindeki tavrı, bu ülkede ırkçılığın ne denli kurumsallaştığını gösterdi.

Bu dava, kurumsal ırkçılıkla topyekün mücadelenin miladı olsun.

Gerçeklerin ortaya çıkması için, 120 yıl beklemeyelim.

HABERE YORUM KAT